6 Mayıs 2010 Perşembe

Kadınlara Özel...

yeryüzünde kendi vücudu ile barışık olan kadın sayısı sanırım birkaç yüzden fazla değildir.
tüm kadınlar vücutlarının bir yerlerine muhakkak takıklar ve bu takıntıları için öncelikle ruhsal olarak
sonrasında ise maddi olarak büyük sıkıntıları bile göze alıyorlar.
aynaya bakmaktan rahatsız olan,
sokağa çıkmak için satlerini kızgın bir şekilde
dolabın karşısında geçiren,
beğenerek aldığı şeyleri bir süre sonra giydiğinde
ben bunu neden aldım bu iğrenççç diye kendine kızan
bir kadın profili var dünyada.
peki neden?
neden kadınların bu mutsuzluğu?
neden kadınlar mutluluğu büyük paralar harcayarak aldıkları ürünlerde arıyor
ve yine de bulamıyor?
cevabı basit. önemli olan cevabı bilince bu yazıyı okuyan bir kadın olarak
senin ne yapacağın.
uzun uzun olayın derinliğine girip çıkabilirim
ama okuyan sıkılmasın diye yine işin kestirmesinden gidelim.
siz kadınlar dünya üzerindeki bazı kişiler için sadece bir araçsınız.
bu kişiler için sizler potansiyel alıcısınız.
bir durup düşünün ilk ruj sürdüğünüz andan hayatınızdaki son nefesinize kadar
kendinizi güzelleştirdiğini sandığınız malzemelere kaç para harcıyorsunuz?
zor bir soru değil mi?
binlerce dolar? onbinlerce? ya da yüzbinlerce.
bir hayat boyu hiç durmadan ve aksatmadan devamlı satın alıyorsunuz.
küçük bir hesap;
dünya nüfusu ne kadar?
yaklaşık 7 milyar
ne kadarı kadın?
yaklaşık yarısı yani 3.5 milyarı kadar
ucuz ya da pahalı fark etmez ne kadarı güzelleşme uğruna para harcıyor?
yaklaşık olarak 1.5 milyarı
dünyada 1 yılda 1.5 milyar kadının güzelleşme uğruna kaç para harcadığını biliyormusunuz?
yaklaşık olarak 300 MİLYAR DOLAR...
evet her yıl en az 300 milyar dolar dünyadaki kadınlar tarafından
bu tip ürünler üretenlerin cebine giriyor.
bu paranın büyük miktarı beş on tane önde gelen şirket arasında bölüşülüyor.
küçük bir hesapla bu sektörde 30 yıl kalabilen bir şirket
en basit hesapla yaklaşık 2.5 TRİLYON DOLAR civarında bir para kazanıyor.
neyin karşılığında?
sizleri bu ürünleri kullanmadığınız takdirde;
mutsuz
çirkin
yüzüne bakılmaz
şişko
pörtlek
kısacası iğrenç
göründüğünüzü sizi inandırarak.
dünyada hiç bir şirket böyle bir geliri elinin tersiyle itmez
ve sizler buna dur demedikçe sizlerin kendinizi mutsuz hissetmenize devam edecekler.
makyaj yapmayın demiyorum,
kıç küçültücü yağ kullanmayın demiyorum.
dediğim şey neye para ödediğini anla.
alacağın ürünü tezgahtarın sana yutturması ile değil
içeriği ile al.
amannn ben ne anlarım ya bunun içeriğinden dersen
sen daha hayırlı yerlere harcayıp mutlu olabileceğin paranı
bunlara gömmeye devam et.
ama dur bir bakayım bu iş nasıl olabilecekmiş dersen
vallahi de billahi de iş çok kolay.
size kendimle ilgili bir örnek vereyim.
bir ara süpermarketlere alışveriş için gittiğimde
aynı işe yarayan 2 farklı markadan birer kutu alıp içlerindeki formülleri karşılaştırırdım.
aynı işe yarayan ürünler olduğu için içerikleri birkaç küçük şey dışında aynı.
aynı olanları bir kenara bırakıp yanımda taşıdığım küçük bir not defterine
farklı olan kimyasalları yazıp eve gelir internetten
farklı olanların ne işe yaradığına bakardım.
o formüllerde satır satır yazan ve bizlere "vayyy beeee" dedirten formüllerin çoğu tırışka.
paranı neye harcadığına dikkat et.
ve mtulu olmak istiyorsan yüzündeki boyadan
kıçındaki yağdan
farklı yerlerine bak.
kendini keşfet
kendini sev
eksiklerini de sev
mutluluk küçük bir şişeye sıkıştırılmış doğal olmayan, sonradan insan aklı ile üretilmiş bir formülde değil.
nerede olduğunu biliyorsun.
sadece bakmaktan korkuyorsun.
unutma sen güzelsin, siz güzelsiniz. hepimiz güzeliz.
nerenle bakıp gördüğüne bağlı...

4 Mayıs 2010 Salı

İdare Etme...

naber
iyidir. senden
iyi be idare ediyoruz işte...

tipik ilk giriş merhabalaşma laflarıdır.
küçük yaşımdan beri algılayamadığım bir konuşma oldu bu.
bir insan iyi veya kötü ise neden idare eder?
soruya verilen cevap belli ki otomatik : iyidir senden...
bir kelime ile cevap var aslında, iyidir...
ne demek iyidir?
dil kuralına göre bakarsak geniş zamanlı kullanılmış
dilde geniş zamanlı kullanılan kelimelerin çok büyük bir
çoğunluğu içine fazla duygu katılmamak için söylenenlerdir.
yani biri size iyiyim mi derse onun gerçekten iyi olduğunu anlarsınız
yoksa iyidir derse mi?
iyidir kelime itibarı ile içinde bir hüzün, idare etme hali içeren bir kelime
peki iyidirin peşinden ilk gelen ne?
senden sorusu...
neden bu soruyu otomatik olarak soruyoruz?
uzun uzun psikolojik açılımını yazabilirim ama bir kestirme yapayım;
çünkü bana benimle ilgili fazla soru sorma, ben zaten idare eden biriyim,
tam mutlu bile değilim o yüzden benim hakkımda daha fazla konuşmayalım
ve hemen sana geçelim...
iyidir dediğiniz an ile senden dediğiniz an arasında kaç salise var? bir düşünün
işte o zaman bu yazdığımı anlarsınız.
pekiiii gelelim işin ikinci komik tarafına,
iyidir senden diye sorduğumuzda
karşımızdakinden ne cevap bekleriz?
iyi be idare ediyoruz...
değil mi? sorunun cevabı büyük yüzdede böyle olur
soruyu sorduk cevap geldi iyi be idare ediyoruz.
sorunuzun cevabını ilk duyduğunuz andaki hissinizin ne olduğunu hiç düşündünüz mü?
ona da bir kestirme yapalım, söyleyeyim,
ilk hissiniz rahatlama olur. çünkü o da sizin gibi ne iyidir ne de kötü, o da aradadır.
ohhh rahatladım tek "fucked up" ben değilmişim demek...
işte ilk hissiniz budur.
uzun zamandır insanlarda takip ettiğim, gözlemlediğim bir nokta bu.
ezbere sorulan bir soru, ezbere verilen bir cevap ve iki tarafın
ohhhhh çektiği bir kısa konuşma.
ne dediğinize, size ne dendiğine ve/veya ne sorulduğuna dikkat edin.
otomatik cevap vermeyin.
soruyu önce düşünün kendi içinizde ve "doğru" olan cevabı verin.
bir süredir bunu yapıyorum ama tabi ki karşımdakilerin kafası karışıyor
ehh alışmış millet ezbere cevabı duymaya
ben "doğru" olan cevabı verdiğimde bir anda "hönk" tadında bir yüz ifadesi çıkıyor karşıma :)
naber sorusu ve müteakip cevaplar benim için önemli sorular
birinin hatırını soruyorsam gerçekten merak ettiğim içindir.
ve biri bana bu soruyu soruyorsa ona "doğru" cevabı veririm.
çünkü ben idare etmem.
idare edenler kendilerinin ne olduğunun farkında olmayan
taraf olmak yerine ortada gezinen insanlardır
taraf olmak sorumluluk getirir
taraf olmanın bir bedeli vardır
ama ortada olmanın ne sorumluluğu ne de bedeli vardır.
80 ihtilalinden önce kaldırımın solundan yürüyen komunist
sağından yürüyen ise dinci idi.
sol ya da sağ kaldırımda yürüdüğü için hayatını kaybeden insanlar oldu bu ülkede.
neden? çünkü taraf olmanın bir bedeli vardır.
biri size bir soru soruyorsa onu başınızdan savmak için cevap vermeyin. ona doğruyu söyleyin.
ve hayatınızda hiçbir zaman "ortada" olmayın idare etmeyin...
idare etmek kaybedenler (looser) için geçerlidir.
kazananlar (winner) seçim yaparlar ve idare etmezler.
seçimini yap tarafını belirle
idare etme...