10 Temmuz 2010 Cumartesi

Korkularımdan biri...

bir dönem basketbol oynadım
vasat bir oyuncuydum bana göre.
maç içinde rahat yapabildiklerim rahatsız yaptıklarımın yanında pek azdı
yani bir çok şeyi hissederek değil kitabına uygun yapmaya çalışırdım
zaten bence bu yüzden iyi bir oyuncu olamadım.
maç içinde kabuslarımdan biri faul çizgisinin arkasında
faul atışı kullanmak idi.
herşeyi kitabına uygun yapabilme takıntım yüzünden serbest atışı bile
bana öğretildiği gibi atmaya çalışırdım ve çoğunu kaçırırdım
elim titrerdi atıştan önce
aslında içim ürperirdi.
işte o ürpertiyi hissettiğim an kaçıracağımı bilirdim.
az önce film izlerken bir sahne beni bir anda o günlerime geri götürdü
ve o dönemki mükemmelleyetçilik takıntım aklıma geldi
yine içim titredi
ama bu sefer üstünden yıllar geçmiş olmasından biraz daha tecrübeliyim
ve kendime "çizginin gerisinde içimi ürperten ve beni korkutan neydi" diye sordum..
cevabım  "özgüven" eksikliği oldu.
peki dedim ya şimdi?
ya şimdi geçtimi o özgüven eksikliği?
sanırım hayır geçmemiş sadece şekil değiştirmiş, bugüne uygun hale gelmiş.
işte korkularımdan biri buymuş, özgüven eksikliği...
eee bildik noldu?
bende var olan ama hoşuma gitmeyen bir şeyi değiştirme fırsatı yakalamış oldum.
ne mi yapacağım?
yarın ilk iş bir basketbol topu alacağım
ve içimdeki ürpertiyi artık hissetmeyene kadar
o lanet çizginin arkasına geçip şut atacağım,
ne kadar sürerse sürsün
bildiğim tek şey var
o ürperti bitecek...

6 Temmuz 2010 Salı

Erkek & Kadın, Tanrı & Doğa

okuyacağına hemen kızmak yerine
teşbihte hata olmaz deyiver...

Tanrı bu dünyada hep erkek olarak tasvir edilmiştir.
hepimiz küçükken "Allah baba" derdik hatırlarsınız
Doğa'da kadın olarak tasvir edilir
ona da "Doğa ana" deriz.
Tanrı "verici" Doğa ise "alıcı" dır.
doğa kendi kendine bir döngü içindedir ancak
güneş ısısını, ay ışığını, yer çekimi kuvvetini, rüzgar sürüklediklerini
doğaya vermezse doğa üretemez.
dünya dışından dünyaya gelen, dünyaya verilen her şeyin de Yaradan'dan geldiğini düşünecek olursak
doğa bu durumda alan, aldığını kendini kendi kurallarında devam ettiren oluyor.
olaya makrodan mikroya şeklinde bakacak olursak
aslında kadın-erkek ilişkilerinde de aynı sistem işliyor
erkek vericidir, verir.
kadın alıcıdır, alır
kadın aldıklarını aynen doğa gibi farklı şekillere sokarak kendi kurallarına uygun hale getirir ve kullanır.
erkek ise görevi gereği sadece verir.
işte bu yüzden erkek kadından daha büyüktür gibi
sığ bir şey tartışmam bile zira evrende bir denge var malum.
ancak kadınlar yaşamlarına bu şekilde bakabilirlerse
erkekleri anlamakta çok büyük bir adım atabilirler.
günümüzde bu iki cins arasındaki en büyük sıkıntı "sen beni anlamıyorsun" sıkıntısı.
ki bu şikayet çoğunlukla kadından gelir.
erkeğin kadını anlama gibi bir şansı yoktur zira dna'lar farklı.
bakın bir örnek vereyim,
diyelimki erkek tek başına evinde birkaç gün geçirecek olsun,
evini pek toplamaz hatta yediği pizza kutularını bile salonda bırakabilir.
bu erkek için çok doğaldır.
ama aynı şey kadın için "ayyy çok iğrençsinnn" şeklinde yorumlanır
çünkü kadın tertip ister düzen ister.
işte iki cinsin dna'sı aynen bu kadar birbirinden farklı.
kadın doğa olduğunu
yani alıcı olduğunu
yani erkekten alacakları olmazsa kendi içindeki dengeyi kuramayacağını
yani sadece ona verilen ile farklı şeyler yaratabileceğini
bilincinde olmazsa iki cinsin yan yana durma ihtimali bile yok.
iki cinsin yanyana uzun süre zaman geçirebilmeleri için gerekli olan şey
iletişim falan değildir
sadece iki tarafında buradaki rolünü iyi anlamasıdır.
erkek kardeşim ne yaparsan yap sen vermekle yükümlüsün
ve yaradılışın icabı istesen de bunu değiştiremezsin.
üretemezsin,
denge kuramazsın,
aldığını farklı şekle getiremezsin
kısacası sen erkeksin erkekliğini bil sus otur.
kadın kardeşim sende dünyaları ben yarattım edasıyla dolanıp durma
erkeğin sana vermeden hiç birşeyi yaratamayacağını
doğuramayacağını
evinde, işinde, ilişkilerinde dengeyi sağlayamayacağını
anla sende sus otur.
iki taraf bu ayrımı algılayabilir ve beklentilerini buna göre ayarlarsa
gül gibi geçinip giderler.
yoksa kadın "sen beni anlamıyorsunnnnnnnnnn" diye daha yıllarca kafa ütülemeye devam eder,
erkekte "len ben birşey yapmıyorum, ne istiyor bu manyak benden" der durur...