23 Eylül 2010 Perşembe

Et mi yoksa Ot mu?...

otçul doğmuş insan. ben demedim ingiliz proflar otçul dinazorlar ile insanın çene, diş ve yutak yapısını
incelemiş ve insanın ilk yaratıldığında otçul olduğunu bulmuşlar.
eski ahit "genesis" bölümüne bakıyoruz, Tanrı'nın buyurduğu bir cümle var ;
- Ben sana yemen için ağacın yemişini, yerin yeşilini verdim...
ne kadar açık ve bariz bir cümle değil mi? insan isen ne yiyeceğini anlatmış.
bu dünyada birbirine taban tavana zıt iki kavramın
ortak görüş bildirdiği ender noktalardan biri ile karşı karşıyayız.
bilim insan otçul diyor,
din Tanrı insana yemesi için ot verdi diyor.
yüzyıllardır birbirine üstünlük kurmak için çırpınan bu iki farklı fenomenin
aynı noktada hem de pişti olurcasına aynı noktada buluşması boşuna mı?
yazının başındaki o ingiliz proflar var ya, adamlar insan otçul diye bulmuş ya yetmemiş
iki insanı alıp birine et diğerine ot yedirmişler.
yaptıkları test sonuçlarına göre etçil insan otçul insana göre daha agresiv ve saldırgan
otçul insan etçile göre daha sakin ve sükunetini etçile göre daha uzun süre koruyabiliyor.
bununla da yetinmemişler ingiltereden kalkıp taaa amerikalara kadar gitmişler.
kuzey carolina üniversitesinde bilmem kaç yıl daha çalışmışlar
ve 2001 yılında dünya sağlık örgütüne raporlarını sunmuşlar ;
- insanın otçul olması hem kendi hem çevresi hem de dünya için uzun solukta çok daha faydalı...
sayfalarca yazılan raporun ana fikri bu.
10 yılı biraz aşkın bir süredir et, tavuk, hindi, ördek, eşek kısacası hiç et yemem.
her yıl 1 kez kolesterol ölçümü yaptırırım.
her yıl kanımı alan laboratuvar "akşama sonuç hazır olur" der
ama öğleden sonra beni cepten ararlar ve;
- selim beyyyy galiba sizin kan testinizde bir hata yaptık, tekrar kan verebilirmisinizzzz
diye sorarlar, bende onlara ;
- merak etmeyin test sonucunuz doğru çünkü ben et yemem derim.
zira türkiyede ortalama kolesterol 200 civarı iken bende 80.
her bir halttan ölebilirim ama kolesterolden ölmemeyi garantiledim.
et tüketiminin dünya üzerindeki dağılımına baktığınızda çok rahat görebileceğiniz bir tablo var,
dünyanın doğusuna doğru et tüketimi artıyor. dünyanın doğusu batısına göre çok daha fazla et tüketiyor.
bu neden mi önemli? efendim 2004-2005 yıllarında yaptığım spirituel araştırmalarda
benim de yolum yukarıdaki ingiliz proflar gibi kuzey carolina üniversitesine düşmüştü.
orada kürsü sahibi olan bir profesor ile yaklaşık 1 yıl süren görüşmelerim oldu.
karşılıklı biribirimize farklı konularda yardım etmiştik. tabi ki o bana benim ona ettiğimden
belki 100 kat fazla yardım etmişti. et-ot raporunu okuduktan sonra kendisine bu konuyla ilgili
bir bilgisi olup olmadığını sormuştum. bu konuda konuşmak istemediğini söylemişti.
eh madem konuşmak istemiyorsun o zaman anlatmak istemediğin şeyler var demektir diyerek
prof amcayı çok çok sıkıştırmıştım ve neden konuşmak istemediğini anlatmıştı.
durum kısaca şu : dünyadaki büyük güçler insanların her zaman kendi kontrollerinde
kalmalarını istediklerinden dolayı et tüketimini destekliyorlar. ve bu yüzden daha kolay kontrol
edebildikleri doğu ülkelerindeki yemek yeme alışkanlığını ete dayalı hale getirdiler. ve bunu öyle güzel
yaptılar ki ete dayalı yeme alışkanlığı olan ülkeler aslında bu özelliğin kendi ülkelerine has olduğunu
sanıp et tüketimine devam ettiler aslında durum hiç bilindiği gibi değil zira olay insan kontrolu.
ve bunu bilen dünya sağlık örgütü ingiliz profların otçul insan araştırmasını
fazla dallanıp budaklandırmadan arşivlere kaldırdı...
bunları ilk duyduğumda "hade leynnn" demiştim ancak yıllar içinde işim dolayısı ile
dünyanın bir çok yerine gidebildiğim için bunu araştırma şansım oldu.
örneğin bizim ülkede büyük çoğunluk "aaaa et bizim kültürümüzde varrr" derken
kazakistana giderseniz aynı cümlenin onlar tarafından da söylendiğini göreceksiniz
veya irana ya da arap yarımadasına.
ama şimdi kalkıp aşık olduğumuz hamburgerden, pirzoladan falan vaz mı geçelim yaniiii
diyenler çoğunlukta olacaktır. ister vazgeç ister geçme o senin seçimin.
benim görevim sana anlatmak gerisi sana kalmış...