20 Haziran 2011 Pazartesi

Öğüt Vermek...

kafamız çalışmaya başladığı andan itibaren öğüt vermeye başlarız.
yıllarca öğüt veririz sağa sola.
ama hiç düşünmeyiz doğru olan mıdır öğüt vermek.
açıkçası yanlış olandır birine öğüt vermek
zira olan her şey olan kişiye özeldir ve ortak algıda başka biri tarafından anlaşılabilir
ama olan kişiye verdiği etki başka hiç kimsede aynı değildir.
örnek verelim ; diyelim ki yan yana duran iki kişi aynı anda ve şiddette ayağını bir masaya vursun,
ikisi de acı çeker ama ölçüm yapılsa aynı derecede acı çekmedikleri görülür
zira birinin ayağı mesela 10 üzerinden 6 ağrımış ise diğerininki 10 üzerinden 5,7 ağrıyabilir.
iki insan da birbirine benim ayağım şöyle acıdı böyle acıdı diye açıklasa
ikisi de birbirini anlar ama aynı acıyı yaşayıp yaşamadıklarını bilemezler.
zira dünyada her olan şey ama herşey eşsiz ve kişiye özeldir.
işte bu yüzden kimseye öğüt vermem.
peki ne yaparım?
eğer benden fikir istenen konu ile ilgili geçmişte bir tecrübem olmuşsa
başıma şöyle bir olay geldi ve ben şöyle yaptım derim.
nasıl ki benim başıma gelen herşey eşsiz ise,
olanın sonucu da bana özel ve eşsizdir.
ben öğüt vermeyi karşımdakine değer vermemekle eşdeğer görürüm.
zira karşımdakinde nasıl bir sonuç yarattığını bilemediğim bir şey için
böyle yap şunu yap demek karşımdakine saygı duymayıp işi kestirip atmaktır.
benden herhangi bir konuda fikir isteyen birine saygı duyarım ve yardımcı olmaya çalışırım
ama dediğim gibi öğüt vererek değil
zira aynısı bana oldu dediğimiz hiçbirşey aynısı değil
o yüzden sonucu da o kişi için farklı olacağından ona eğer geçmişte bana fikir sorduğu
konu ile ilgili bir deneyimim olmuşsa bana olunca ben şunu şunu şu şekilde yaptım derim.
böylelikle hiç kimsenin kendine özel eşsiz tecrübesini bozmadan bende olanı paylaşmış olurum.
eğer sizden fikir, öğüt isteyen olursa ve ona saygı duyuyorsanız
öğüt vermek yerine başınıza gelen olayı anlatın ve kenara çekilin
çünkü adı üstünde her tecrübe "eşsiz" ve "kişiye özel"dir...