7 Haziran 2010 Pazartesi

Nereye Gidiyoruz...

önce elimizle başladık,
sonra sopaya geçtik,
yetmedi ucuna taş bağladık
kesmedi mızrak yaptık,
peşinden ok ve yay geldi,
daha sonra uzun menzilli mancınıklar çıktı ortaya.
yetti mi?
hayır tabi ki
birimiz çıktı ortaya ve barutu bilmem neyle belirli bir basınçla sıkıştırırsak
silindir bir borunun içinden patlama yapabildiğini söyledi ve gösterdi.
böylelikle tabancayı bulduk.
tabancayı tüfek izledi
tüfeği eli tüfekli ordular,
sonra makinalı tüfekler geldi
bu aradaki bombaların gelişimini yazmıyorum bile.
makinalılar da kesmedi kana susamışlığımızı
ve peşinden silahları daha da uzağa taşıyabileceğimiz araçlar.
ordular, silahlar ve bombalar gitmeye başladı uzaklara,
ııhh dedik bu da yetmez daha büyüğünü daha gelişmişini bulmalıyız,
buldukta
bir gün dünya atom bombası ile uyandı.
düşünsenize bir şehir komple dünya haritasından silinmiş,
kalan kimyasalların etkileri ise yıllarca sürmüştü.
ne bok yiyoruz demek yerine
atom yetmedi nötron verelim dedik.
nötron
proton
sarin
misket
gece görüşlü
arka arkaya geldi
o da yetmedi füzyona bile daldık.
bugün ise kendi kendimize yarattığımız canavarın bizi yok etmemesi için
kıç korkusundan huzurla uyuyamıyoruz.
peki bu iş burda biter mi?
bence bitmez.
peki acaba bu dehşet gelişmeyi
bu gelinen noktaya kadar harcanan emeği ve parayı
bu dünya daha farklı nasıl iyi olur diye harcasaydık
şu an dünya nasıl olurdu hiç düşündünüz mü?
ben düşündüm
düşünüyorum.
bir çok konuda ya şöyle olsaydı diye beyin jimnastiği yapıp alternatif düşünceler üretiyorum.
ürettiğim her düşünce beni :
silahtan,
nefretten,
egodan,
hükmetme güdüsünden,
öldürmekten,
yaralamaktan
kısacası bunlara yol açabilecek tüm silahlardan uzaklaştırıyor.
ne diyeyim ki yürü be insanoğlu kim tutar seni...