31 Mayıs 2012 Perşembe

Zamana Bırakmak...

hani klasik bir laf vardır : zaman herşeyin ilacıdır diye
yada zamana bırakmak en iyisi deriz bazen.
peki hiç durup zaman nedir, ne menem bir şeydir
acaba ona bir şey bırakmalıyız gibisinden soruları
hiç kendimize soruyor muyuz?
bakalım zaman neymiş ;
her saniye
her dakika
her saat
her gün
her hafta
her ay
her yıl...
hiç durmadan, dinlenmeden hep aynı şeyi yapandır zaman.
insan durur,düşünür, uyur, yemek yer, tuvalet yapar, sevişir vesaire vesaire
hayvanlarda keza insanlar gibi düşünme kısmı hariç.
peki ya bitkiler? onlarda hep farklı şeyler yapar kısacası bu dünyada
yaratıldığından beri hiç durmadan aynı şeyi yapan tek bir varlık var : ZAMAN...
aynı noktaya aynı konsantrasyonla 5 dakika bile bakamıyoruz
ama zaman öyle mi? yoruldum diyemez, sıkıldım diyemez
acıktım veya çişim geldi diyemez.
hiç durmadan aynı açı ile aynı güç ile aynı baskı ile
kısacası her daim aynı hareketi yapar zaman.
ve biz bu kadar yüce bir varlığa saygı duyup, şükretmek yerine
ona bizim uğraşmak istemediğimiz şeyleri bırakıyoruz.
mesela bir çift kavga edip bir süre görüşmeme kararı almış olsun,
çevresindekilere ilk söyledikleri şey nedir?
ilişkimizi biraz zamana bıraktık...
bak bak lafa bak kime bırakmış? zamana bırakmış.
kime? dünyada her an aynı hareketi yapmak zorunda olana bırakmış.
zamanın işi gücü yoktu bir de bizim çocukluklarımızla uğraşacak.
bir durun, hele derin bir nefes alın ve sonra kendinizi zamanın yerine koyun
ve yukarıda yazdığım görevleri bir an için sizin yaptığınızı düşünün
kısacası biraz düşünüp empati ile zaman olun,
bakalım kaç saniye dayanacaksınız zaman olmaya.
zaman bana göre ona hiç bir şey bırakılmayacak kadar büyük
ve devamlı şükredilmesi gereken bir varlıktır.
canlıdır zaman. ama bir çoğumuza göre saatteki bir ibaredir o.
sadece şöyle bir durup kendinizi onun yerine koyduğunuzda ise
hanya ile konyayı anlıyorsunuz.
yapmayın, bırakmayın işinizi zamana
çünkü onun yapması gereken çook daha büyük görevleri var...

28 Mayıs 2012 Pazartesi

Enkarnasyon...

en basit anlamı ile hayata başka bir beden ve kimlikle tekrar gelme.
dünya üzerinde yeniden doğuşa inanan milyonlarca insan var.
bende inanıyorum ancak genel "tekrar doğum" düşüncesinin biraz dışında benimkisi.

kendimizi bildiğimiz andan itibaren hep birşeyler isteriz hayattan. istedikten sonra da bekleriz.
bir çok insana göre isteklerimizin bir kısmı olur bir kısmı olmaz,
bir çok insana göre ise bu işte bir denge vardır yani olanla olmayan arasında denge vardır bazıları.

ben çok farklı bir şey söylüyorum. bana göre enkarnasyon vardır,
ancak bunu yaratan Tanrı, evren ve/veya başka herhangi bir şey değil
bunu yaratan tek varlık kendimizizdir.
şöyle ki küçük yaşlardan itibaren istediğimiz herşeyi ve olanları bir kenara not etsek
ve bu notları ölümümüzden az önce bir teraziye koysak görürüz ki
istediklerimizin çok büyük kısmı aslında gerçekleşmiş.
hatta bunu ben bir adım daha öteye götürüp oranlıyorum ve görüyorum ki
aslında yaşamımız boyunca istediklerimizin yaklaşık yüzde doksanı oluyor.
geriye yüzde onluk küçük bir kısım kalıyor.
işte o kısımda kalan isteklerimiz ise bir sonraki hayatımızın bazını oluşturuyor.
bir örnekle anlatayım ; küçük yaşta sokakta futbol oynayan bir erkek çocuk
geleceği için ne düşünür? çok tanınmış, çok para kazanan ünlü bir futbolcu olmayı.
olur mu? işte işin bana göre bakış açısındaki hilesi burada zira,
çocuğun geleceği için düşündüğü şeyin içinde aslında birden fazla istek var,
kontrol edelim ;
1.- çok tanınmış olmak
2.- çok para kazanmak
3.- ünlü olmak
4.- futbolcu olmak
5.- çok tanınmış olmak ve çok para kazanmak
6.- çok tanınmış olmak,çok para kazanmak ve ünlü olmak
7.- çok tanınmış olmak, çok para kazanmak, ünlü olmak ve futbolcu olmak
8.- çok tanınmış olan, çok para kazanan, ünlü bir futbolcu olmak.
hatta bunu onlarca madde ile genişletebiliriz mesela çok tanınmış bir futbolcu olmak
veya çok para kazanan bir ünlü olmak yada ünlü bir futbolcu olmak...
kısaca bakınca 11 yaşında sokakta top oynayan erkek çocuğa göre
aslında tek bir istek var o da yukarıda sayılanların hepsinin "1" arada olması...
ama istekleri tek tek ayıkladığımızda içinde onlarcasını barındırdığını görüyoruz.
peki şimdi hayat/evren/Tanrı vs. bu dileklerden hangisini bize verecek?
hepsini mi? bazılarını mı? hiçbirini mi?
küçük yaşımdan beri istediklerimi istediğim anda hep kafamın bir yerlerine yazan biri olarak
sizi temin ederim ki aslında yüzde doksan civarındaki bize veriliyor.
kalan yüzde onluk kısım ise evrenin kendi döngüsünü devam ettirme payı oluyor.
küçükken kendini çok tanınmış, çok para kazanan ünlü bir futbolcu 7
olarak görmek isteyen bir çocuk hayatının bir döneminde ;
ya tanınmış oluyor
ya çok parası oluyor
ya ünlü oluyor
ya futbolcu oluyor
ya da yukarıdaki dörtlünün kendi içinde becerdiği ikili,üçlü ve dörtlü kombinasyonlar oluyor.
bizler insan olarak isteklerimizi takip etmediğimizden ve
isteklerimizin dozunu,içeriğini, özünü vs devamlı değiştirdiğimizden sanki olmuyor sanıyoruz.
yaklaşık 10 yaşımdan beri hayattan beklentilerimi aklımın bir köşesine derin puntolarla yazdım.
bugün geri dönüp baktığımda belirttiğim oranın gerçekleştiğini görüyorum.
peki geri kalan kısım evrenin kendi işleyiş döngüsü dışında ne işe yarıyor?
işte zurnanın zırt dediği yer de burası zira bir çok düşünceye göre
insan bu dünyaya ruhunu tekamüle erdirmek için gelir,
yaşar, tecrübe kazanır, ölür ve bir süre sonra bu dünyaya tekrar gönderilir.
bana göre ise bu hayatı yaşarken isteklerimiz arasında olmayanlar
bir sonraki hayatımızı yaratan temel direkler.
yani bir sonraki enkarnasyonumuzu aslında biz kendimiz yaratıyoruz.
çünkü evrenin görevi belirli bir denge içinde ruha tekamül şansını vermek,
evren bana göre bizim isteklerimizin büyüklüğü yada boyutları ile ilgilenmiyor.
evren insana tekamül yolunda ilerlemesi için insanın kendine istediklerini
yerine getirebilme mantığı ile çalışıyor.
bir sonraki hayatımızı bugünden planlayabiliriz.
hatta bu hayatımızı bile bu mantığa oturtup dilediğimiz şekilde (yüzde doksan) yaşayabiliriz.
önemli olan isteklerimizi istediğimiz porsiyonlarda hiç unutmayıp oldukları zaman
olanlar için evrene şükretmek. çünkü biz bunu yaptıkça
evren bize istediğimizi vermeye devam edecektir.
enkarnasyon insanın kendisinin yarattığı bir hayata devam şeklidir.
farklı beden, farklı kimlik, farklı istek
ama başrol oyuncuları aynı : ruhumuz ve evren...