2 Kasım 2011 Çarşamba

Kadın...

düşün ki evlisin ve yeni bir ev almışın
karın yani bu yazının baş aktrisi Kadın kafadan dalar dekorasyon olayına.
tüm curcuna içinde erkeğin 2 görevi vardır
1.- kadının seçtiği herşeye bila istisna onay vermek
2.- kadının seçtiği herşeyin parasını ödemek
erek bu iki göevini de yerine getirse iş bitmiyor
zira seçim sürecinde öncelikle işe bulaşmamak için kafasını emme basma tulumba
gibi sallayan erkeğe kısa bir süre sonra kadından şöyle bir uyarı gelir ;
- amann sende be her şeye evet diyorsun
erkek bunu kendi zevkini ortaya koymak için
kadın tarafından kendini cesaretlendirmek olarak algılar
veee sorun başlar zira kadının bunu söylemesindeki tek ama tek bir sebep vardır;
- sen erkek olarak bu işlerden bir bok anlamazsın bari bana köstek olma
!!!!!
şaşıran erkek ilk zamanki suskunluğuna döner ama kadının dırdırı bitmez
senin hiç mi zevkin yok ile başlayan sorular
sonunda nedense hep aynı biter, kadından adama
- sen harbiden öküzsün...
öküzlüğü karısı tarafından tekrar onaylanan erkek neye gık edip nerede susacağını
bilmez bir vaziyette kafası kesik tavuk gibi kadının arkasında savrulurrr durur.
sonra iş ödeme kısmına gelir. ikili işe girişmeden önce bir bütçe yapmışlardır
ama nedense o bütçe tek bir kez bile tutmaz. üç denen 5 olur, 5 denen 10 olur.
erkek seçim sürecinde zılgıtı yediğinden ödeme zamanı oluşan artışlarda
ağzını bile açmaz ki öküzün ötesine geçmesin.
neyse sağ salim bu süreçten geçen çiftin bir sonraki olayı ise filmlere konu olur.
kadın özene bezene yaptığı salona sinek bile sokmaz çoğunlukla
ve nedendir anlamam salonların çoğu kapalı durup misafir gelmesini bekler.
erkek "ulan bu kadar para ödedik, salonda şöyylee bir keyif yapayım" yanılgısı
içine girdiğinde içeriden en az 5 desibellik bir ses gelir ;
-gözü kör olmayasıcaaa illa giricen dimi salona, haftaya misafir gelecek...
erkek kafasının bastığı miktarda bir düşünce düğümlenmesi yaşar
zira erkek basit varlık olduğundan olayı şöyle algılar;
-allah allah misafir haftaya gelecek, üstelik evde yatılı çalışan kadın var,
bu da yetmezmiş gibi haftada 2 kere de temizliğe başka bir kadın geliyor,
o zaman ben bir gece salonda keyif yaptıktan sonra 1 haftada toparlanamaz mı bu salon???
soru işaretleri, ünlemler erkeğin kafasında 1 hafta sonraki misafirlere takılıp giderken
o gece gelip çatar ki kadının aslında gerçekte nasıl bir ........ olduğu ortaya çıkar.
o günün sabahı erkek işine gitmek için hazırlanırken kadından ilk uyarı gelir ;
- akşam işten erken dönme çünkü hazırlık yapacağız, sen evde boş boş dolaşınca
etrafı mahvedersin o yüzden eve erken gelme...
erkek bağırsak düğümlenmesi ile beyin ..cıklaması arasında işe giderken
akşam olup işinden çıkınca evine gelir ama ya arabada bekler ya da etraftaki
dükkanlarda vakit öldürmeye çalışır taa ki evden "gelebilirsin" telefonu gelene kadar...
erkek o an kendinin evcil hayvan pozisyonuna sokulduğunu unutarak
karısının heyheylerinin kurbanı olmamak için eve geldiğinde
ilk iş ayakkabılarını paspasta 10 dakika civarında temizler
ama kapıda gulyabani gibi dikilen kadın daha içeri girmeden
ayakkabıları çıkarttırıp evin en karanlık yerine koydurur.
zavallı erkek ne yapacağını şaşırmış halde evde bir odadan diğerine
dolanıp dururken evin efendisi hazırlıkları yaparken bile erkeğini unutmaz
ve tasmasını sıkmaya devam eder. attığı her adımda, aldığı her nefeste
dırdır edecek birşeyler bulur kadın.
erkek içten içten "artık gelse şu misafirler yahu" derkennnn misafirler gelir.
işte o andan itibaren evin erkeğinin sıfatı o akşamlık "Alfredo" olur
yani evin uşağı. gelenlerin paltoları erkek tarafından daha önce belirlenen yerlere konur,
içecek servisini uşak konumundaki erkek yapar. yaparken bir kaç damla birşey dökerse
içerideki misafirlerin hatrına dırdır etmeyen kadının bu sefer ;
-seni pinçik pinçik parçalarım... tarzındaki bakışları devreye girer.
erkek o bakışları gördüğü anda altına sıçmaya çok yaklaştığı için ondan sonra tek damla dökmez.
aperitif olayı bitip yemeğe geçince ise erkek acaba burası benim evim mi diye düşünmeye başlar
zira masaya konulan tabak, çatal-bıçak takımını erkek o ana kadar neredeyse hiç görmemiştir bile.
gece boyunca uşak Alfredo rolünü başarıyla oynayan erkek gecenin sonunda
kadının karşısına geçer ve sınıfı geçip geçmediğine dair bir söz bekler.
bekler kiiiii bombardıman başlar;
yok ona niye böyle dedin de yok ona niye bunu getirmedin de yok şuna niye baktında
lafları ile güzel bir söz bekleyen erkek kös kös uyumak için yatağına doğru yola koyulur.
hani misafir olayı falan diye gaza gelecek karısından belki akşam bir kıyak olur diye
yatakta parmak ucu ile dokunduğu anda iseeee ;
- ayy saçmalama hayatta bu akşam olmazzz... lafı ile karşılaşır.
bir dahaki misafir gecesinin uzun süre sonra olmasını dileyen erkek uykuya dalar.
size kısaca tek bir örnek üzerinden bir kadının erkeğe olan bakış açısını göstermeye çalıştım.
abarttığımı söyleyen de olacaktır, saçmaladığımı da.
ama bunları söyleyenlere bakın hepsi kadındır :)
hayatın içinden bunun gibi onlarca örnek verebilirim.
hadi kısacasından bir başka örnek daha vereyim. erkek akşam eve biraz erken gelir,
kadın iş yemeğinde falan diye düşünelim ve akşam tv'de harika bir maç olsun.
bir erkek için maçı en güzel seyretme şekli içinde onlarca malzemenin birbirine
karıştığı muhteşem bir sandviç ve yanında soğuk bir bira ve/veya koladır.
erkek kadının evde olmamasından faydalanarak mutfağa girer
ve erkek işi sandviçini hazırlamaya başlar.
dediğim gibi "ekmek arasına doldur buzdolabındaki herşeyi" sandviçini hazırlayıp
soğuk birasını ve birazda çerezini yanına alan erkek tv'nin karşısına geçer,
maç başlar sandviçten tam bir kaç ısırık alınmıştır kiii
kadın eve gelir. gelir gelmez erkeği maç izlerken gören her kadın
elinden çantasını bile bırakmadan mutfağı kontrol eder.
tabi ki erkeğin etrafı batırdığını gören kadın soluğu tv'nin yanında alır
ve erkeğin hayalini kurduğu anların içine sıçma sürecine başlar.
ben sana yüz kere demedim mi ile başlayan yüksek desibelli şikayetler
erkek maçı izlemeye kosantre olsa dahi durmadan devam eder makineli tüfek gibi.
erkek umursamayıp maçı izledikçe çıldıran kadın şikayetleri mutfaktan
genel ilişkilerine getirir, hayatlarındaki tekdüzeliğe geçer
oradan da bu ilişki yürümeyecek galibaya geldiğinde erkek artık maç
zevkinin bittiğini anlar. zaten sandviçin yarısını dırdır başladığında kenara bırakan erkek
son şikayet sonrasında maç izlemeyi de bırakır.
işte bir taraf için keyifli bir gecenin diğer taraf için nasıl kabus olduğunun göstergesi.
dediğim gibi bunun gibi onlarca örnek verebilirim.
kadın hakimiyetinin mutlak olduğu ilişkilerde kadının neden
- bize eşit davranılmıyor... dediğini bir türlü anlayamam,
hiçbir erkeğin anladığını da sanmıyorum...