2 Temmuz 2010 Cuma

Polis farklı mı?...

alışmışım bu ülkedeki polisin karşısında "mum" olmaya
zira eli silahlı adamların baskın olduğu bir dönemde büyüdüm,
hani kaldırımın solundan yürürsen sağcıların,
sağından yürürsen solcuların adamı mıhladığı dönemlerde.
tabi ki o zamanlarda yaşım küçüktü ama keşke büyük olsaydı da
böyle travmalar katılmasaydı hayatıma.
8-9 yaşındayken darbe marbe bir sürü manyaklığın içinde anlamaz gözlerle bakıyordum çevreme.
zaman geçti büyüdüm, ülke değişti, poliste değişim içinde
her ne kadar insanın değişimi kadar hızlı değişmeseler de
yine de o günlere göre daha bir toplumcu oldular.
ama değişmeyen bir polis bölümü kaldı : trafik polisi...
o gün neyse bugün de o.
trafik polisinin amacı bu ülkede bir köşede bekleyip yanlış yaptığın anda tepene binerek
köküne kadar cezayı basmak, işte bizdeki trafik polisinin görevi bu olmasa da amacı bu.
bir kaç sefer ceza yedim çünkü polis saklanmış bir köşede pusuya yatmış bekliyor,
hız sınırını geçtin dediler peki dedim ispat edin bana gösterin kaçla geçtiğimi, cevap yok.
yahu dedim bir gün bir tanesine işiniz pusuya yatıp milleti cezalandırmak mı
yoksa birimiz hata yaptığında cezayı keserken bir daha yapmaması için
polisçe yani bilgece konuşup bir dahaki sefer için sıcak yaklaşımından ötürü aklımda kalman mı?
bunu sordum bir polise bırak şimdi felsefeyi dedi.
anladım ki amaç cezayı kesmek, üzüm yemek değil.
bir gün almanyada araba kiraladım ve otobanda gidiyorum. çişim geldi bomboş otobanda
tuttum, tuttum ama artık dayanma noktasını geçtim patlamak üzereyim, çektim kenara
indim arabadan daldım ormanın içine ve işimi hallettim.
arabanın yanına geldim bir baktım otoban polisi arabamın arkasında duruyor.
araca yönlendim, polis aracının içinden 2 polis çıktı. alman olmadığımı söyledim
ingilizce biliyormusun dediler evet dedim. ne oldu bir sorun mu var durdun? yardıma ihtiyacın var mı? diye sordular, yok çişim geldi tutamadım o yüzden durdum dedim. güldüler.
hallettin mi bari dediler evet dedim.
peki ama bilmen gerekir ki aracının sol arka lastiği çizginin biraz dışında kalmış, bu otobanda bekleme kurallarına aykırı o yüzden işlem yapmalıyız dediler. o kadar yumuşak ve güler yüzlü idiler ki
karşı çıkmadım bile. cezam neyse yazın lütfen dedim.
küçük bir ceza yazdılar, cezayı bana vermeden önce polislerden birisi arabana binebilir miyim diye sordu
bin tabi dedim, bindi. diğer polis ise şimdi seyret bak otobanda bekleme yapmak için nasıl park etmelisin
göstereceğiz dedi. biri arabamla nasıl park edeceğimi gösterirken diğeri ise
yanlış park etmemin nelere yol açabileceğine dair yaşanmış örnekler anlatıyordu.
işlerini bitirdikten sonra hayatımda ilk kez bir polise teşekkür ettim.
işte bizdeki polis kafasıyla almanyadaki polis kafası farkını ben böyle yaşadım.
haaa orada da polis yanlış işler yapmıyor mu?
kesin yapıyordur ama ben cezayı kesmiş olmasına rağmen bir dahaki sefer için rehber olan
o iki polisi unutmadım. bu ülkede ise doğduğumdan beri aklımda kalan tek bir polis yüzü siması yok.
anlayana sivri sinek hesabı...

29 Haziran 2010 Salı

Arada bir yerde...

çocuğu olanlar dünyayı bir çocuk gözünden görebilme oyununu oynamışlardır sanırım.
en azından ben devamlı oynuyorum.
oğlumun vücudundan dışarı bakmaca oynuyorum.
bir süredir farkettim ki çocuklarda büyüklerde olmayan bazı özellikler var.
örneğin çocuklar birine baktıklarında -çok korkunç olmadığı sürece-
baktıkları kişi hakkında direk olarak çirkin, güzel, uzun, kısa, iğrenç
gibi görmüyorlar.
onlar için baktıklarında gördükleri her kişi "insan"
hiç tanımadıkları kime bakarlarsa baksınlar ona kendi içlerinden iyi kötü gibi
yakıştırmalar da yapmıyorlar.
onlar için herkes "iyi".
bunu fark ettiğimde acaba bu özellik sadece çocukluğumuzda kalan bir şey mi diye düşündüm
ve gözlem yapmaya başladım
gördüm ki bu özelliğimizi çocukluktan çıkıp ergenliğe girdiğimizde kaybediyoruz
ve yaşlandığımızda tekrar kazanıyorum.
gerçekten huysuz ve başa çıkılmaz yaşlılar dışında hiç bir yaşlı karşısındaki insanı
şöyle yada böyle diye etiketlemiyor aynen çocuklukta olduğu gibi.
çocukluktan ergenliğe - orta yaştan yaşlılığa geçiş
hmmm peki arada kalan onca sene?
işte o arada birşeyleri ters yapıyoruz...
düzeltilebilir mi?
sanırım.
düşünmeliyim...