6 Ocak 2012 Cuma

Anam Anammm...

pakize suda televizyonda sokakta yürüyen halka basit sorular sorup
neyi ne kadar bildiğimizi kabak gibi ortaya çıkarıyor.
son izlediğim programında sorduğu soru şu ;
- 1 yılda kaç hafta vadır?
evet yanlış okumadınız, sokaktan geçen
yaşlısı-genci, güzeli-çirkinini çevirip,sağcısı-solcusu aynen bu soruyu sordu.
halkımızın vediği cevaplara bir göz atalım ;
- eeeee 4!!! yok o aydı, yılda hmmmm zor soru!!!
- 52
- 48
- valla yeni uyandım!!!
- şimdii hesaplayalımm hmm 1 ayda 4 hafta varsa 1 yıldaaaaa e basitmiş canım 44!!!
- 52
- 40 falandır sanırım!!!
- ay ne bileyim ben!!!
- hangi takvime göre!!!
- 52
- 46!!!
- ben anlamam öyle işlerden!!!
- aa utanırım ben yanımdakine sor!!!
- 52
- 43!!!
bu böyle uzayıp gidiyor.
ortalama 3 kişiden 1'i doğru cevap veriyor, diğerleri ise içler acısı.
anam anammm ben başka ne diyeyim ki?
!!!

4 Ocak 2012 Çarşamba

Gibi Değil...

gibi yaşıyoruz hayatımızın büyük bir bölümünde.
biri gibi
bir şey gibi
bir gün gibi
gibi de gibi
hep başka biri, başka bir şey gibi olma çabamız.
kimse çıkıp sormuyor neden ki gibi olmak?
neden başka gibi olmak?
neden kendimiz olmamak?
çok mu eksiğimiz var ki başkası gibi olmak istiyoruz?
kendimizi yetersiz mi görüyoruz?
gibi olmak istediğimiz o başka kişilerinde her birininde
başka biri gibi olmak istediğini unutmayın.
illa birine benzemek ise amacınız kendinize benzeyin.
insanın kendinden daha eşsiz bir şey olabilir mi?
unutmayın gibi olmak istediğiniz kişi ile bizim beynimizin
gramajı aynı
kıvrımları aynı
renkleri aynı kısacası herşeyi aynı
sadece kullanışımız farklı.
Tanrı'nın her birimizi yaratırken ortaya çıkardığı şaheseri görmek için
aynaya bakın, başkasına değil. başkalarının iyilerini kendinize örnek alın
ama sadece örnek alın, onun GİBİ olmakla uğraşmayın
zira hiçbirimiz bir diğerimiz olamayız, sadece gibi olabiliriz.
ben gibiyi değil aslını severim. gibi kelime anlamı olarak bile
içinde yetersizliği barındırıyor. o halde kendimi
neden bir yetersizlik belirtisi olan bir kavram ile eşleştirip
hayatımı buna göre yaşayayım ki?
yanlış yapmak ayıp değildir. aynı yanlışı üst üste yapmakta ayıp değildir, aptallıktır.
ya bak bilmem şu kişi bu konuda hiç yanlış yapmıyor deyip
kendimize o kişiyi değil onun izlediği yolu örnek almalıyız.
unutmayın dünyaya doğan hiçbir varlık eksiksiz değildir.
eksikli olduğumuz için doğuyoruz ki bu hayat tekamülümüzde eksiklerimizi giderelim.
dünyadaki her kişi kendi yanlışlarını bilir. önemli olan başkasına bakıp
onun gibi olmak yerine bildiğimiz yanlışları yapmayanların yolunu örnek almaktır.
birini kendinize idol yapmak yerine düşünceyi kendimize totem yapalım.
çünkü dünyadaki hangi din kitabına hangi felsefik düşünceye bakarsanız bakın
ortak göreceniz bir tek şey vardır;
düşüne düşüne zirveye ulaşırız.
amaç zirveye ulaşmak ise kişilerle değil onların düşünceleri ile yaşamaktır bence doğrusu.
boşverin kendinize idol aramayı,
kendiniz kendinize yetersiniz,
yeter ki kendinizdeki potansiyeli anlayıp ortaya çıkmasına izin verin...

2 Ocak 2012 Pazartesi

Çikolata...

çikolatayı sağlık sebepleri dışında yemeyen pek azdır.
ancak burada önemli olan çikolatayı nasıl yediğimizdir.
gözlemlerimde 2 çeşit çikolata yiyen insan olduğunu fark ettim,
ilki çikolatayı yiyenler, ikincisi çikolatayı öldürenler.
çikolata vücutta eridiğinde direk seratonin salgısını arttırdığından
insana mutluluk hissi veriyor, o yüzden aslında çikolata dikkatli
tüketilmesi gereken bir eğlence aracı.
sınıflandırmadaki ikinci bölüm insanları yani çikolatayı öldürerek yiyenler
ki ben bunlara çikolata katili diyorum,
bu insanlar bilinç dışı olarak seratonin artışını çabuk hissetmek istediklerinden
çikolatayı iki lokmada bitirirler. tabi burada önemli bir nokta var
ki o da ucuz çikolata. eğer yediğiniz çikolata ucuz malzemelerle üretilmiş,
seri üretimden çıkıyorsa çikolata katilleri bu ürünleri çok daha çabuk tüketiyor.
çikolata katilleri için yapılabilecek pek bir şey yok
çünkü çikolataya saldırış onlar için bir tarz.
ancak çikolatayı hemen yiyenlerin ve ucuz çikolata tüketenlerin
bilmesi gereken çok önemli bir nokta var,
seratonin salınımını çabuklaştırdığımızda vücut otomatik olarak
bir sonraki tüketimde biraz daha hızlı seratonine kavuşmak istiyor.
hal böyle olunca çikolata tüketimi artıyor hem de boş yere.
yani çikolatanın sağladığı mutluluğa ulaşabilmek için
ürün her seferinde biraz daha fazla tüketilerek
beynimizin işleyiş kimyası bozuluyor zira beyin seratonin salınımını
insanın psikolojik dürtülerine göre hesaplıyor.
seratonin vücut kimyasında "sonsuz" bir şey değil.
eğer çikolatayı savaşır/öldürür gibi ve ucuz çikolata tüketenlerdenseniz
bilin ki orta yaştan yaşlılığa yelken açtığınızda hayatınızda "mutluluk" hep eksik kalacak
çünkü vücutta salınacak seratonin kalmayacak.
halbuki kendinizi ilk gruba sokabilirseniz yani çikolatayı "yiyen" olursanız
seratonin hayatımızın sonuna kadar yeterli.
bu sınıfta olabilmek için bazı önemli noktalar var ;
1.- kesinlikle seri üretim çikolata yenmemeli
2.- cebinizden geldiği kadar butik ve pahalı çikolatalara yönelin
3.- çikolata yemeyi öğrenin.
ne demek çikolata yemek;
çikolata bana göre saygı duyulması gereken bir tüketim maddesi
zira insanın hakimiyetinde olmayan bağımsız bir mutluluk sağlayabiliyor
hakim olamıyorsam saygı duyarım.
o yüzden düşüne düşüne tabi ki "BENCE" bir çikolatayı doğru yeme yolu keşfettim,
öncelikle ağzınıza koyacağınız çikolata parçası
ne çok büyük  ne de çok küçük olmamalı
zira çikolata psikolojik etkenlere de bağlı olan bir madde olduğundan
gözün gördüğü büyüklük/küçüklük burada doğru tüketime direk etki eder.
orta boy bir lokmadan az büyük bir parça çikolatayı alın ve ağzınıza atın,
hemen çiğnemeye başlamayın. bekleyin,
yani çikolataya saygı duyun ve sizin onu parçalamanızın değil
onun ağzınızda erimesi için biraz zaman verin.
çok değil göreceksiniz ki 2-3 dakika içinde ağzınızdaki
çikolata dağılmaya başlayacak.
bunun böyle yapılmasının sebebi ise ağzımızdaki tükürük asitlerinin
çikolataya yavaş yavaş hakim olmasını sağlamak
zira bunu yaptığımızda yani çikolataya erimesi için gerekli süreyi verdiğimizde
çikolata tükürüğümüze karışıp direk beyne olan yolculuğuna başlayacaktır.
ağızda çözülen çikolatayı yavaşça emmeye başlayın,
dikkat şu ana kadar hala ısırma işlemine geçmeyin.
1 parça orta boydan hallice bir lokma çikolataya
ağzımızda kendi kendine erimesi için fırsat verdiğimizde
yaklaşık 2-3 dakika sonra seratonin patlaması başlayacak
ve vücut size "bana daha çok çikolata veri, daha çok istiyorum" demeyecektir.
zira yavaşça dağılan çikolata katır kutur arka arkaya ağza atılan
çikolata  ile aynı zamanda aynı işi görecektir.
böylece hem sağlıklı bir tüketim yapacaksınız hem de tüketiminiz azalacak.
çikolataya saygı gösterin ki ileride mutlu olmanızı sağlayacak
etkenler vücutta erkenden tükenmesin...