19 Nisan 2010 Pazartesi

Allah...

küçüktük
bir sürü şey anlattılar O'nun hakkında.
sanki herkes O'nu tanıormuş gibi anlattılar
kime sorsan bir fikri vardı
iyi- kötü, yumuşak-sert ama herkesin bir fikri vardı.
bizler normal olarak bize en yakın olanlara güvendik
yani annemizle babamıza
onların dediğini kabul ettik
çoğumuzun ana babası öyle şeyler söyledi ki hayatımızın kalanını O'nun ve verebileceği cezaların
korkusu ile yaşar olduk
işin içine korku girince ilk vazgeçtiğimiz şey sorgulamak oldu.
üstelik bu öyle bir korku ki eşi benzeri yok
düşünsenize küçücüğüz ve bize öyle bir güç anlatılıyor ki
yanlış yaparsak bizi cezalandırır hem de öyle bir ceza ki
tek ayak üstü falan da değil, cehenneme yollar bizi..
cehennem ne lan? diye sorduk kendimize
ama bulamadık ki cevabını çünkü bilmiyoruz
ana babamız cehenneme gidersin demiş bir kere, üstelik söylerken de suratları öyle bir ifade almış ki
sanırsınız bizimkiler uzun yıllar cehennemde yaşamış sonra anne babamız olmuşlar.
kendimize ne dedik? cehennem oğlummmm boru değil bu cehennem
söylerken bir kelimenin içeriği korkutucu, sen bir de cehennemin içini düşün
korku girdi içimize bir kere ve hep korkar olduk O'ndan.
bu da yetmezmiş gibi ana babalarımız sağolsun çıtayı yükselttiler
yalan söylersen çarpılırsın
çarpılmak? o ne yaa? o yaşta çarpılan tek adam görmüşüz o da televizyonda notre damme'ın kamburu
anaaa buna mı benzicem yalan söylersem hasiktirrrrrr... (korku seviyesi artıyor)
anne babana ters cevap verirsen cehennemin dibine gidersin
hem cehennem var hem de dibi.
dibi dediklerine göre demek ki normal cehennemden de beter orası (yükseliyor korku)
O herşeyi görüyor, ne yaparsan biliyor, ne düşünürsen farkında
!!! olayın koptuğu yer işte burası...
herşeyi görüyor biliyor ve farkındaysa benim özelim diye birşey yok demektir
demek öyle bir güç ki bu anam anammmmm (korku en üst seviyeye tırmanmış artık)
bundan sonra hayat boyu o korku içimizde artık.
düşünürken kilit koyarız, bir şey yaparken cehennem, içinde yanan ateş, dibi, dibinin körünü düşünürüz...
halbuki olayı bir de şöyle düşünsek
bizler O'nun içinde biryerlerde küçücük bir nokta gibiyiz. yani O bizim dışımızda falan değil.
kendimizi O, tek bir hücremizi de bir insan gibi düşünelim. nasıl ki o hücreler bizi biz yapıyorlar
ama biz onların çalışma sistemine karışmıyoruz
işte aynısından.
dünyanın ilk kurduğu günden kapatacağı güne kadar olan ve olacak her olayı,
doğan, doğacak, ölen ve ölecek herkesi hesaplayan,
kısacası herşeyi bilen O'nun bizim bu saçmalıklarımızla uğraşacağına gerçekten inanıyorsanız
bence çok fazla bilim-kurgu filmi izliyorsunuz demektir.
kendinizi örneğin karaciğerinizdeki bir hücre olarak düşünün,
ilk isteyeceğiniz şey ne olur? hücre olarak çapınızı büyütmek
sonra? birkaç hücrelik bir alana sahip olmak
sonra? karaciğerin bir bölümü olmak
sonra? karaciğerin tümü olmak
sonra? akciğere göz kırpmak
sonra? akciğer olmak
sonra? kol bacak pankreas 12 parmak bağırsağı falan filan derken
insanın kendisi olmak
demek ki bize erişilmez diye yutturdukları gibi olabiliriz aslında.
olabilme ihtimalimizin olduğu bir şeyden neden korkalım ki?
neden o korkunun bizi esir almasını kabullenelim ki?
Allah, Tanrı, Yaradan, O veya siz adına ne demek istiyorsanız bizi kendi sevgisinden yarattı ise
O'na sevgi duymak yerine O'dan korkmamızın amacı ne?
bizi O'nun korkusu ile büyütmeleri hayatımızı bu şekilde devam ettireceğiz demek değildir.
önemli olan aklımızın yettiğince, fikirlerimizin gidebildiği yere kadar O'nu ve O'nun muhteşem gücünü anlayabilmeye çalışmaktır.
gerisi bizim gibi zaten hali hazırda cehennemin dibinde yaşayan solucanların yağmurdan sonraki
hayatta kalma savaşıdır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder