29 Mart 2010 Pazartesi

Sarılmayı Biliyor muyuz?...

seviniriz sarılırız,
üzülürüz
görüşürüz
özleriz
sarılır da sarılırız.
peki sarılmanın nedenini ve/veya amacını hiç düşünür müyüz?
yoksa bunu da otomatik mi yaparız?
sarılmak içimizde hissettiğimiz bir duygunun paylaşılmasıdır,
öpmek gibi, dokunmak gibi
ama sarılmanın farklı bir özelliği vardır
sarılma anında insanların çok büyük bir yüzdesi akıllarından sarıldığı kişi ile ilgili bazı düşüncelere geçirir
mesela sarılan iki arkadaş ama karşı cins ise kadın muhakkak erkeğin sırtını "pışpışlayarak" sarılır.
neden?
çünkü pışpışlamak ailevi bir aksiyondur ve kadın böyle yaparak vücudun temas anında erkeğin başka bir şey düşünmesine engel olmaya çalışır.
bu arada ise erkek eğer karşısındaki ile aklında cinsel bir düşünce barındırmıyorsa sarılırken sadece omuzlarını karşısındakinin omuzlarına dokundurur ve vücudunu kadının vücudundan geri tutar
arkadaş olan zıt cins birilerini sarılırken görmek aslında gerçekten çok komik
biri anneanne rolünü pışpışla oynarken diğer vücudunu 70 derecelik bir açı ile sadece omuzdan temasla tutar.
o anın bir resmini çekerseniz duruşun ne kadar komik olduğunu görebilirsiniz.
sarılmanın amacı o an iki kişinin karşılıklı olarak hissettiği duyguyu/enerjiyi birbirine transfer etme istemesidir.
peki içimizdeki o duyguyu ve/veya enerjiyi tam olarak "gerçek" anlamda nasıl transfer edebiliriz?
biraz düşünürsek cevabı kolay ;
paylaşmak ve aktarmak istediğimiz o duygu/enerji neremizden gelir?
kalbimizden.
karşı tarafın ki neresinden gelir?
onun da kalbinden.
o halde sarılırken bir şeyleri aktarmak ve almak istiyorsanız
"doğru" sarılma şekli iki kalbin birbirine en yakın pozisyonu almasıdır.
yani neredeyse iki göğsün birbirine temas etmesidir.
ne yazık ki düşüncelerimizin kirliliği ve karşı tarafın ne düşüneceğinin
bizim hissimizden daha önemli olduğunu düşünmemiz ve bundan korkmamızdan ötürü
bunu olması gerektiği gibi yapamıyoruz.
doğada herşeyin bir halka/daire yani başlayan bir hereketin düz bir çizgi üzerinde değil de kendine dönen bir daire şeklinde hareketi sonuçlandırdığını biliyoruz.
o halde o an karşımızdakine bir duygu hissediyoruz yani olayın başlangıç anı oluşmuş,
bunu karşımızdakine aktarmak istiyoruz yani aksiyona hazılık anı oluşmuş,
şimdi ise daireyi başladığı yerde bitirmek
yani düşünceden aksiyona geçen bir anı tamamlamamız gerekiyor
işte bu oluşmuyor.
bu oluşmayınca da doğanın kuralı işlemiyor. yani başlayan bir hareket olması gerektiği gibi neticelenmiyor.
peki sonuç olmayınca ne oluyor?
aktarmak istediğini aktaramıyorsun, alman gerekeni alamıyorsun.
doğru sarılmak için kalbinizi karşınızdakinin kalbine yaklaştırın hatta bastırın.
boşverin karşınızdakinin "aaa şimdi yakına gelirse mememi hisseder" saçmalıklarını
o an düşünülmesi gereken hiç bir şey yoktur
o an başlatılan hareketi sonuçlandırmak vardır.
o an sadece paylaşmak vardır.
gerisi hikayedir.
sarıldığınızı iddia ediyorsanız bir de karşınızdakinin kalbine
kendi kalbinizi bastırın
o zaman göreceksiniz asıl aktarmanın gücünü...

1 yorum:

  1. sen bugunlerde sarilma uzerine mi calisiyorsun yoksaaa :) bende seyahatten donunce aman allahim selim bana bolesine siki heralde yuzyillardir sarilmiyordu diye icimden gecirmistim :) hosumaaa gitt yanii, sarilmaya devam... sevgiyi aktarmaya desek daha dogru olacak sanirim!

    YanıtlaSil