9 Nisan 2010 Cuma

Kendinizi Tanımaktan Korkmayın...

hani bir laf vardır ya ;
insanı en iyi kendisi tanır diye...
acaba kendimizi ne kadar tanıyoruz?
kendimize kendimizi ne kadar tanıma fırsatı veriyoruz?
kendimizi tanıdığımızı zannediyoruz aslında.
kendimizi tanımak herşeyden çok farklı bir yolculuk,
başka birini tanımak, anlamak gibi değildir insanın kendini tanıması.
başkasını tanırken kafamızda oluşan sorular cevapsız kalırsa karşımızdakini hayatımızdan çıkarabiliriz
ancak kendimizi kendi hayatımızdan çıkarabilir miyiz?
hayır.
biliyorum zor bir şey insanın kendini tanıması için kendine izin vermesi
zira kendimize izin verdikçe geri plana ittiğimiz,
hiç hatırlamak bile istemediğimiz bir sürü yanlışımızla yüzleşmek zorunda kalırız.
ama inanın ki bir süre sonra çok keyifli bir hale geliyor bu yolculuk.
önemli olan bir tek nokta var
o da kendimizi tanıma aşamasında kendimize göstereceğimiz dürüstlük.
bunu yakaladığımız anda sanki başka birini tanıyormuş gibi oluruz.
kendimizi tanımak aslında bir bakıma da kendimizde farkında olmadığımız
bir çok özelliğimizi de gösterir bize.
yani bardağın bir de dolu tarafı var.
tabi ki tanıma sürecinde bir süre sıkıntılı ve altından kalkılmayacak gibi görünen
bir çok özelliğimizle karşılaşacağız
ancak dediğim gibi önemli olan dürüstlüktür.
kendinize her yaptığınız seçim,
hissettiğiniz her duygu için soru sorun.
şu olayda bunu neden yaptım?
neden bunda böyle hissettim?
neden bu şekilde düşündüm?
vesaire vesaire
bu soruları sorup kendimize sorup "dürüstlükle" cevaplarsak
yolculuk başlamış oluyor.
her soracağımız sorunun bir cevabı muhakkak olacaktır.
yaşadığımız bir olay karşısında neden o anki gibi hissettiğimizi kendimize sorduğumuzda
geçmişte yaşadığımız bir olay gelecek aklımıza
ve bu olayın içimizde yıllarca nasıl bu şekilde kalıp bizi hayat yolunda
böylesine "ilginç" yönlendirdiğini bulacağız.
bunu bir oyun olarak düşünün
bu oyunu oynadığınızda
içimize gömdüğümüz öyle şeyler çıkıyor ki dışarıya sormayın gitsin.
ilk başlarda gerçekten çok sıkıntılı bir süreç
ama önemli olan dürüstlükten ödün vermemek
ve bu işi sonuna kadar götüreceğimizi kendimize tekrar etmek.
soruları sorup cevapları almaya başlayıp bunu kendimizde otomatik hale getirdiğimizde ise
asıl keyif başlıyor ki ben buna yolculuğun ikinci bölümü diyorum.
her soru bize geçmişimizde sakladığımız bir "an" ı hatırlatacağından
o anı tekrar yaşayacak ve o andan gerekli dersi yani tecrübeyi çıkarmış olacağız.
o tecrübeyi çıkardığımız anda içimizde biriktirdiğimiz
ve bizi bunca yıl ele geçirmişçesine yönlendirebilen o küçücük "kırıklığı" da çözmüş olacağız.
burada ki kilit nokta kendimizi sevebilmektir.
kendimizi sevebilmek için kendimizi temizlememiz gerekiyor.
temizlik ise soru sormakla başlıyor.
soruları sorup cevapları dürüstçe verdiğimizde
rahatladığımızı hissedeceğiz
işte o rahatlama aslında içimizde çözdüğümüz eski bir sorunun bize yaşattığı rahatlama olacaktır.
rahatladıkça kendimizi sevmeye başladığımızı göreceğiz.
aynaya bakarken burun kıvırdığımız kendimize bu rahatlama ile baktığımızda
gülen bir yüz göreceğimiz kesin.
dediğim gibi bu yolculuğun asıl amacı kendimizi sevmek
korkmayın ve kendinize karşı dürüst olun.
geçmişte yaptığımız yanlışların onlarca sene bizi ele geçirip
dilediği gibi yönlendirmesi yerine
mutlu bir şekilde bu vücudu, bu benliği, bu ruhu, bu kişiliği yönlendirmek
herşeyden çok daha güzel ve zevkli.
yol zor ama bitirilemez bir yarış değil.
önemli olan kendimize karşı dürüst olma isteğimiz.
korkularımız yüzünden yıllar önce içimize attığımız
tüm o negatifliklerin bizi yiyip bitirmemesi için
dış görüntümüze üst üste geçirdiğimiz zırh gibi korumalardan vazgeçin
çünkü sorun dışarıda değil içeride.
katbe kat zırhta giysek içimizdeki çözmedikçe bize rahat yok.
içimizi bir fare gibi kemiren korkularımızla mı yaşamak yoksa
rahat ve mutlu bir şekilde kendimizi bir oyun gibi görerek soru-cevap oynayarak
kendimizi bir yerlere taşımak mı?
cevap sizin...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder