24 Mart 2010 Çarşamba

Algı ve Bilinç...

otomatik yaşıyoruz
bakarsak görmeden
işitirsek dinlemeden
ezbere yaşıyoruz
taktım bu otomatik yaşama olayına
mesela yaklaşık 2 yıldır her sabah niştantaşı starbucks'tan double espressomu short bardakta alırım ,
ilk başlardaki bir kaç ay her sabah "short bardakta double espresso" dediğimde kasadakinin beni ilk "işittiğinde" algılayamadığını gördüm.
ilk başlarda belki de benim söyleyiş şeklimden anlamıyorlar diye düşündüm

yaklaşık 1.5 ay boyunca orada çalışanların müşterileri nasıl "işittiklerini" her sabah bir kaç dakika izledim
ve en sonunda konuşmayı bilen her insanın anlayabileceği şekilde bir söyleyiş tarzı buldum
1.5 ay boyunca pratik yaparak en doğru söylemi bulup sabah kahvemi almaya gittim
ve "short bardakta double espresso" dedim
peki sonuç ne oldu?
short mu bardak mı doppio mu gibisinden acaip laflarla karşılaştım
yaklaşık 1 ay daha gözlemledim, söyleyiş tarzımı traşladım, düzelttim, değiştirdim ve yine kahvemi almaya gittim,
short bardakta double espresso lütfen
sonuç?
aynı...
anladım ki olay benden kaynaklanmıyor
sadece otomatik yaşayan birileri var karşımda
işitiyor ama dinlemiyor
bakıyor ama görmüyor
bir sabah yine gidip kahvemi söyledim
karşımdaki otomatik yine anlamadı ne istediğimi
durdum,gözlerinin içine baktım ve
beni dinliyor musun? diye sordum
evet dedi
bende hayır dedim
dinlemiyorsun işitiyorsun
durdu bana baktı
short bardakta double espresso dedi
aferin güzelim bak çok zor değilmiş dinlemek değil mi dedim
anlamadı
çok önemli değil ben artık her sabah bir kere söyleyerek kahvemi alabiliyorum.
dikkat etmemiz gereken nokta algımızla bilincimizi ortak hareket ettirebilmek.
hani bazen bir arkadaşınızla konuşurken onun size baktığını dinliyormuş gibi yaptığını
ama dinlemediğini anlarsınız ya
o an fiziken kendini sizi dinlemek zorunda hissettiği için oradadır
ama bilinci orada değildir ya işte onun gibi.
kendinizi iki parça olarak görün
algınız ve bilinciniz...
birini dinleyecekseniz hakkını verin ve
önce kafanızın tam ortasına hayali biz çizgi çekin
bir tarafta algınız diğer tarafta bilinciniz olduğunu düşünün
ve karşınızdaki konuşmaya başladığında algınızı ve bilincinizi o hayali çizgi üzerine çekmeye çalışın
ilk başlarda ikisini çizgiye çekmeye uğraşacağınız için karşınızdakine konsantre olamayacaksınız
ama bir kaç sefer bunu ısrarla denerseniz bir süre sonra bu sizde otomatikleşecek
ve en sonunda karşınızdakini "dinlemeye" başlayacaksınız.
bu yaptığınızı karşınızdakine söylemenize gerek bile yok
zira bir süre sonra bunu otomatik olarak yaptığınızda
yani onu gerçekten dinlemeye başladığınızda
zaten o konuşmanın hiç tıkanmadan aktığını göreceksiniz.
ve karşınızdaki bunu direk olarak algılayıp hissedecek.
buna basit bir oyun gibi bakabilirsiniz
ben öyle bakıyorum.
burada önemli olan karşınızdakine onu ne kadar dikkatle dinlediğinizi göstermek değil
kendinizdeki ikisini bir edebilme pratiği yapabilmektir.
doğadaki dualiteden ötürü biz insanlarda da bir çok şey eşit yaratılmış.
eşit derken ikili şekilde demek istiyorum
bu oyunun ileri safhası kendi içimizde kendimizin ikisini bir etmektir
ama başlangıç için önce işitmeyi değil dinlemeyi bakmayı değil görmeyi öğrenmemiz gerekiyor.
unutmayın önemli olan karşınızdaki hakkıyla dinlemek değil
kendinizi dinlemeyi öğrenmek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder